Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Doğa Koruma ve Biyoizlem Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından, 2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü ve 22 Mart Dünya Su Günü kapsamında “Dünyanın En Önemli Konusu: Su” konulu bir panel düzenlendi.
Doğa Koruma ve Biyoizlem Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Uğur Cengiz Erişmiş’in moderatörlüğünü yaptığı panel AKÜ Abdullah Kaptan Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi.
Panelde, Coğrafya Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ali Özdemir, Afyonkarahisar Doğa Koruma ve Sulak Alanlar Şube Müdürü Şener Köksal, Kimya Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Laçine Aksoy ve Okutman Gülden Yürektürk konuşmacı olarak yer aldı.
Panelde suyun öneminin birçok farklı alanda ele alınacağını vurgulayan panel moderatörü Erişmiş, “Siyasi ve politik eksenler günden güne değişmekte, bunun temelinde ise enerji yatmaktadır. Enerji olarak elimize iki farklı enstrüman alabiliyoruz sadece. Bunlardan ilki fosil yakıtlar, madenler. Diğeri ise sürdürülebilir ve yenilenebilir enerjiler. Suyun önemi de burada ortaya çıkmaktadır” dedi.
Sulak alanlar küresel iklim değişikliklerinden etkileniyor
Panelde ilk konuşmayı yapan Özdemir, sulak alanların önemine ve yok olmasına sebep olan etkenlere vurgu yaptı. Sulak alanların küresel iklim değişiklerinden en çok etkilenen ekosistemlerden biri olduğunu söyleyen Özdemir, sera gazlarının önemli miktarını oluşturun karbondioksit salınımının Sanayi Devrimi ile arttığını belirtti. Özdemir, “1860 yılından 2016 yılına kadar olan dönemde, dünyanın ortalama sıcaklığı 1 derece artmıştır. Olağan şartlarda 0.4 derece artması gerekmekteydi. Bu artış 2050 yılında 2 derece, 2100 yılında ise 4.7 derece olarak beklenmektedir. Bu doğrultuda fosil yakıtlardan vazgeçmek ve bunun yerine yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmek gerekmektedir. Bu sebeple de güneş enerjisi ve jeotermal enerjiyi kullanmak dünyadaki birçok ülkenin ilk hedeflerinden biri olmuştur” diye konuştu.
Yeni doğmuş bebeğin yüzde 80’i sudur
Doğa Koruma ve Sulak Alanlar Şube Müdürü Şener Köksal ise, sulak alanların işlev ve değerlerini anlatarak, ekosistem içerisindeki önemini dile getirdi. Köksal; sulak alanların taşkınları kontrol etmek, yer altı sularını beslemek ve suyu depolamak gibi birçok önemli işlevi olduğunu belirttikten sonra, Doğa Koruma ve Sulak Alanlar Müdürlüğü tarafından hazırlanmış belgeselin gösterimi yapıldı.
Suyun yapısal özellikleri üzerinde duran ve insan vücudu için öneminden bahseden AKÜ Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Laçine Aksoy ise, “Her canlıda su bulunur. Bir embriyoda yüzde 95 oranında su bulunmaktadır. Yeni doğmuş bir bebekte ise yüzde 80 su bulunur. Yaşlı bir insanda ise yüzde 50 oranına düşer su miktarı. Çünkü yaşlandıkça suyun yerini yağ tabakaları almaktadır. Vücudumuzdaki suyun yüzde 15’ini bir anda kaybedersek mesela ölebiliriz. Bu yüzden böbreklerimiz ve derimiz bu su dengesini korumaya çalışmaktadır” dedi.
İnsanlığın geleceği suya bağlı
Panelde son konuşmacı olan ve suyun tarih boyunca sebep olduğu siyasi olaylara değinen Okt. Gülden Yürektürk, insanlığın geleceği ve kaderinin suya bağlı olduğunu dile getirdi. Dünya üzerindeki suların yüzde 97’sinin içilemeyen ve sulamada kullanılamayan sulardan oluştuğunu ve bu yüzden insanlığın tarih boyunca da var olan yüzde 3’lük suya muhtaç yaşadığını belirten Yürektürk, şunları söyledi:
“Şüphesiz medeniyetlerin oluşumu su kaynaklarıyla doğrudan ilişkilidir. Bu bağlamda tarihin ilk çağlarından günümüze toplumsal yaşamın ve uygarlıkların su kaynaklarına bağımlı olarak şekillendiğini söyleyebiliriz. Kurak alanlardan verimli topraklara yapılan göçler, suya yakın kurulan uygarlıkların karasal uygarlıklardan her daim daha gelişmiş olması, deniz ticaretinin beraberinde kültürel ve sosyal gelişimi getirmesi gibi örnekler, insanlığın gelişiminin suya bağımlı olduğunun kanıtlarıdır. Diğer taraftan su kaynaklarına sahip olmak tarih boyunca gücü elinde bulundurmanın ve hakim güç olmanın da şartlarından biri olmuştur.”
Panel, öğrencilerin konu hakkında sorularının cevaplanmasıyla sona erdi.